Monotonlaşan bir cinsel hayat, uzun ömürlü
birlikteliklerin baş düşmanıdır. Peki cinsel hayatı bu halden kurtarmanın ve
hazzı arttırmanın yöntemleri var mıdır? Cinsel terapistler olarak bu soruya
“Evet” yanıtını veriyoruz.
“Cinsel hazzı arttırmak mümkün mü?”, “Monotonlaşan cinsel hayatımızı
renklendirebilir miyiz?”. Çiftlerin en çok sordukları bu 2 soruya yanıt
vermek için bu yazıyı kaleme aldım. Meslek hayatım boyunca evlilik ve çift
terapilerinde bana en çok sorulan soruları masaya yatırdım ve danışanlarıma sunduğum
önerileri sizlerle paylaşıyorum.
CİNSELLİK YATAĞA SIĞMAZ
Mutlu bir
cinselliğin önündeki en büyük engel salt penis-vajina
birlikteliğidir. Çiftlerin cinsellik algılamasında bu olgu başarıyı veya
başarısızlığı belirler. Bilinenin aksine cinsellik bir yatakla
sınırlandırılamayacak kadar uzun ve çok boyutlu bir süreçtir. Partnerlerinden
sıkılan, cinsellikten eskisi kadar heyecan ve haz alamayanlar birtakım tabulara
esir olurlar ve bu yüzden seksi renklendirmekten kaçınırlar. Cinsellik güvenli
ortam, uygun zaman ve uygun partner üçgeninde hayat bulur. Bu üçgenin
sınırlarında ayıp, günah veya yasak yoktur. Çiftlerin bunu anladığı gün,
tabular ve cinsel mitler ortadan kalkacak, cinsellikte yaşanan monotonluk çift
için tarihe karışacaktır.
Cinsel hazzın
doruklarına ulaşmak, cinselliği sıkıcılıktan kurtarmak için çiftlere 10 altın öneride bulunuyorum:
1-CİNSELLİĞE GİYİNİKKEN BAŞLAYIN
İyi bir
cinsel ilişkinin hazırlığı ve duygu yoğunlaşması yatağa girmeden başlar. Çünkü
cinsel istek bedende değil zihinde başlar. Uygun ortam için illa ki mum
ışığında romantik bir yemek gerekli değildir. Bunun yerine yapılacak küçük bir
jest, sevgi sözcükleri ile yazılmış bir mesaj veya sıcak bir bakış, gülüşme
yeterli olabilir. Çiftlerin birbirini hissedebilmeleri çok önemlidir.
2-SEKSİ AYRICALIKLI BİR DURUM GİBİ ALGILAMAYIN
Cinsellik
hayatta ayrı bir yeri olan, kendine özgü bir olgu değildir. Genellikle kişiler
sekse sıra dışı anlamlar yükleyerek, onu kutsal veya özel olarak algılar. Oysa
cinsellik yaşamın gerçek değerlerinden biridir. Kişinin yaradılışının,
davranışlarının ve karakterinin bir parçası olan cinsellik, bu boyutuyla
ilişkileri de etkilemektedir. Yapılacak en iyi şey ise, sekse biraz kafa yormak
ve yaşanılan ilişkilerde cinselliğin kalitesini arttırmak için yöntemler
aramaktır.
3-CİNSELLİKTE “BİRİMİZ HEPİMİZ İÇİNDİR” KURALINI
UNUTUN
Cinsellikte
“Önce O” diye bir kavram yoktur. Düşüncelerin ve tavırların “Önce ben” olarak değiştirilmesinde bir
sakınca yoktur. Hatta biraz bencil olmakta da yarar var. Çünkü taraflar anın ve
hazzın tadını çıkarmak için ne kadar kendine konsantre olursa, ortaya çıkacak
olan haz o kadar artar. Yani temel prensip, “Herkes kendi hazzından sorumludur” olmalı. Kadınlara nazaran
erkekler bu durumu daha çabuk onaylarlar. Kadın ise pasif bir rol üstlenmeye
meyillidir. Ancak bunun sonu mutlaka hayal kırıklığı ile bitecektir. Çünkü
kadının bu pasif rolü boyunca gösterdiği suskunluk yüzünden erkeklerin
partnerini mutlu edip edemediğine dair kafasında soru işaretleri oluşur. Ortada
soru işaretlerinin gezdiği her olgu huzursuzluk kaynağıdır. Yapılacak en iyi
tutum ise “Onu mutlu edebiliyor muyum?”
sorusunu akıllardan çıkarmak, cinsel ilişkiyi incelemek, analiz etmek yerine
hazza konsantre olarak yaşamaktır.
4-PARTNERİNİZLE YALNIZ KALMA ANLARINI KOLLAYIN
Çiftler
birbirlerine yeterince vakit ayıramamaktan, birlikte yalnız kalamamaktan
şikayet ederler. Bu nedenle de cinsel yaşamlarında sorunlar belirir. Günlük
hayatın stresi, iş, çocuklar, aile üyeleri, arkadaş ilişkileri derken çiftler
birbirlerini ihmal edebilirler. İlişki süresi uzadıkça cinsellik de
yapılacaklar listesinin gerilerine düşer. Şu bir gerçek ki, bir çift yatak
odası dışında günün birkaç saatinde dahi yalnız kalamıyorsa, cinsellikten
mucize beklemeleri de boşuna olacaktır. Tehlike çanları çalmadan, çiftlerin
birbirlerine vakit ayırmaları, durumu kurtarmak için değil, adeta imkanlar
yaratarak bunu yapmaları zorunludur.
5-YATAK ODANIZIN SINIRLARINI YIKIN
Cinsellik, bir alışkanlık olmayı hak etmez.
Doğası gereği duygularla ve heyecanla beslenmesi gereken değişiklik isteyen cinsellik,
haftanın belli günlerinde yapılması gereken bir alışkanlık haline geldiği anda
çekilmez bir hal alır. Zamanla sıkıcı olan cinsellik de sonunda çiftler için
sorun yumağı haline gelir. Bu halden kurtulmak için, haftanın her günü hep aynı
saatte ve aynı yerde cinsellik yaşamaktan vazgeçilmeli. Ayrıca cinsellik
denince akla artık bir tek yatak odası gelmemeli. Evliler için evden farklı bir
yere, örneğin bir otele gitmek iyi bir fikir olabilir. Sevişmeye hep aynı
partnerin başlaması gibi tavırlar da cinselliğe sıkıcılık katabilir. İşin
özünde şu var ki tekrar, sonunda monotonluğu doğurur. Cinselliğine canlılık
getirmek isteyenler için vazgeçilmez olan, önce tekrardan vazgeçmektir.
6-FANTEZİ KURUN, KURDURUN
Fantezi,
her iki kişinin de kabul ediyor olması halinde cinselliği renklendirmenin en
güzel yöntemlerinden biridir. Bu teknik cinsel terapi süreçlerinde de
kullanılır. Zihindeki fantezi çalışmaları ile çiftlerin hayal
gücünü kullanmaları sağlanır. Unutmayın, fanteziler hayallerle sınırlıdır.
Cinsellik de sınırsız bir hayal gücü ile beslenir.
7-KAVGALI SEVİŞMEYİN
Kavga
halindeki erkek ve kadın birbirlerine bedenlerini sunmak zorunda hissederek,
duygularını düşüncelerini, korkularını ve beklentilerini ifade etmeyi
engellerler. Oysa çatışmaları
sonlandırmanın çaresi cinsellik değildir. Çiftler önce duygularını,
beklentilerini ve hayal kırıklıklarını birbirleri ile paylaşmalı. Taleplerini
dile getirerek ve karşılıklı konuşarak çatışma sebeplerini anlamalı ve gerçek
çözüm yollarını keşfetmelidirler. Zaten cinsellik bu sürecin sonundan
kendiliğinden gelecektir. Seks, barışmak için yapılan bir görevden ziyade, ruhun
ve bedenin paylaşılmasıdır.
8-SİHİRLİ FORMÜLLERLE DEĞİL AKLINIZLA SEVİŞİN
Kişiler,
partnerinde ve kendilerine cinsel hazzı arttıracak bir sihirli formül olduğuna
inanırlar. Bunlar da bir nevi tabudur. Seksin dinamiğinde mekanik yollarla
yapılan uyarmanın çabuk ve yüksek hazzı beraberinde getireceğine yönelik inanış
doğruyu yansıtmaz. Böylelikle önemli olan bir unsur da göz ardı edilir. Bu da kişinin,
partnerinin bedeninden çok zihnine hitap etmesi gerektiğidir. Bilinenin aksine
vücudun haz merkezi cinsel organ değil beyindir. Beyin, koku, ses, dokunuş veya
erotik bir cümle ile aldığı küçük duyumları tahrik unsuru olarak bedene iletir.
Cinselliğin kimyası da bu şekilde başlar ve işler.
9-DUYGULARINIZI SAKLAMAYIN, PAYLAŞIN
İlişkilerdeki
temel sorunların başında iletişimsizlik gelir. Bu durum elbette cinselliği de
etkiler. Kadın ya da erkek genelde ayıp, günah ve yasak üçgeni içinde, ne
istediğini, ne hissettiğini açıkça söylemekten çekinir. Cinsel ilişki esnasında
konuşmamak gibi meşhur bir cinsel mit vardır. Oysa duyguları konuşmak, ilişki
anında duyulan hazzı kelimelerle paylaşmak her zaman erotik bir olgudur.
10-SEVİŞMEK İÇİN KEYFİNİZİ BEKLEMEYİN
eks görev
olarak da başlıyorsa bir zararı yoktur. Yapılan araştırmalar, görev olsun diye
cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğunun, bu aktiviteyi büyük zevk alarak
noktalayabildiğini ortaya koyuyor. Öyleyse cinsel aktivite, görev olarak
başlayıp zevkle bittiği sürece amacına ulaşmış demektir. İlerde yaşanması
muhtemel cinsel işlev bozukluklarının önüne geçmek için cinsel isteği beklemeye gerek yoktur. İstenmese
de seks yapılabilir. Seks yapmak ille de penis-vajina birlikteliği ile
sınırlı değildir. Bazen sevişmek,
okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak
uyumaya çalışmak da seks yapmaktır.