18 Ocak 2013 Cuma

BOŞALMA VE ORGAZM TAKLİDİ

Kadınların yaşadıkları boşalma çoğunlukla klitoris uyarısıyla oluşmaktadır. İstatistiklere göre, direk klitoral uyarı olmadan boşalabilen kadınların oranının ancak %30 olduğu saptanmıştır. Bu nedenle, aslında kadınlardaki boşalma ve orgazm sorunları “cinsel ilişki boyunca hiç boşalamama” ve “hiç boşalamama” olarak ayırmak daha doğru olacaktır.
Boşalamayan kadınların çoğu partnerlerine zor anlar yaşatmamak adına, kendilerini boşalma veya orgazm taklidi yapmaya mecbur hissetmektedir. Boşalma veya orgazm taklidi yapmalarının altında kendilerini ve partnerlerini yetersiz kılmama düşüncesi yatmaktadır. Kadınların zihnine işlenmiş cinsel kurallar nedeniyle yapmakla yükümlü olduklarını düşündükleri boşalma veya orgazm taklidi aslında problemin daha da karmaşık bir hal almasına neden olmaktadır. Boşalamayan kadının bunu partnerine göstermesi, kadın için partnerinin yapacağı etkili bazı değişiklikler neticesinde kökten çözülecekken, kadının yaptığı boşalma veya orgazm taklidi nedeniyle bu konu ve çözüm yoları asla gündeme gelemiyor. Dolayısıyla, erkek partner her şeyin normal gittiği düşüncesiyle herhangi bir değişiklik yapma gereği duymuyor.
 
KADININ BOŞALMAK İÇİN SORUMLULUK ALMASI GEREKİYOR!
Öncelikle cinsel ilişkide aynı anda boşalmanın gerekli olmadığını vurgulamak istiyorum. Anatomik ve fizyolojik gerçekler doğrultusunda, kadının ya partneriyle birlikte ya da partnerinden önce boşalması olması gerekir. Erkek boşaldığı andan itibaren refrakter periyod adını verdiğimiz döneme girer ve ereksiyon etkinliğini kaybetmeye başlar. Erkeğin cinsel ilişkiye tekrar hazır hale gelmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Arka arkaya yapılan cinsel birleşmenin sayısına göre erkek partnerin tekrar ereksiyonu yakalama süresi de uzamaktadır. Kadınlarda ise arka arkaya gerçekleşen cinsel birleşmelere hazırlanma evresi çok daha kısadır. Bu nedenle kadınlar arka arkaya birden fazla yaşayabilirler. Bu nedenle, kadının boşalması için erkek partnerin gerekli koşulları sağlamasının yanında, sürtünerek, kasılarak ve klitorisini uyararak sorumluluk alması da gerekir…

17 Ocak 2013 Perşembe

HAZZIN 10 ALTIN ÖĞRETİSİ

Monotonlaşan bir cinsel hayat, uzun ömürlü birlikteliklerin baş düşmanıdır. Peki cinsel hayatı bu halden kurtarmanın ve hazzı arttırmanın yöntemleri var mıdır? Cinsel terapistler olarak bu soruya “Evet” yanıtını veriyoruz.
Cinsel hazzı arttırmak mümkün mü?”, “Monotonlaşan cinsel hayatımızı renklendirebilir miyiz?”. Çiftlerin en çok sordukları bu 2 soruya yanıt vermek için bu yazıyı kaleme aldım. Meslek hayatım boyunca evlilik ve çift terapilerinde bana en çok sorulan soruları masaya yatırdım ve danışanlarıma sunduğum önerileri sizlerle paylaşıyorum.
 
CİNSELLİK YATAĞA SIĞMAZ
Mutlu bir cinselliğin önündeki en büyük engel salt penis-vajina birlikteliğidir. Çiftlerin cinsellik algılamasında bu olgu başarıyı veya başarısızlığı belirler. Bilinenin aksine cinsellik bir yatakla sınırlandırılamayacak kadar uzun ve çok boyutlu bir süreçtir. Partnerlerinden sıkılan, cinsellikten eskisi kadar heyecan ve haz alamayanlar birtakım tabulara esir olurlar ve bu yüzden seksi renklendirmekten kaçınırlar. Cinsellik güvenli ortam, uygun zaman ve uygun partner üçgeninde hayat bulur. Bu üçgenin sınırlarında ayıp, günah veya yasak yoktur. Çiftlerin bunu anladığı gün, tabular ve cinsel mitler ortadan kalkacak, cinsellikte yaşanan monotonluk çift için tarihe karışacaktır.
 
Cinsel hazzın doruklarına ulaşmak, cinselliği sıkıcılıktan kurtarmak için çiftlere 10 altın öneride bulunuyorum:
 
1-CİNSELLİĞE GİYİNİKKEN BAŞLAYIN
İyi bir cinsel ilişkinin hazırlığı ve duygu yoğunlaşması yatağa girmeden başlar. Çünkü cinsel istek bedende değil zihinde başlar. Uygun ortam için illa ki mum ışığında romantik bir yemek gerekli değildir. Bunun yerine yapılacak küçük bir jest, sevgi sözcükleri ile yazılmış bir mesaj veya sıcak bir bakış, gülüşme yeterli olabilir. Çiftlerin birbirini hissedebilmeleri çok önemlidir.
 
2-SEKSİ AYRICALIKLI BİR DURUM GİBİ ALGILAMAYIN
Cinsellik hayatta ayrı bir yeri olan, kendine özgü bir olgu değildir. Genellikle kişiler sekse sıra dışı anlamlar yükleyerek, onu kutsal veya özel olarak algılar. Oysa cinsellik yaşamın gerçek değerlerinden biridir. Kişinin yaradılışının, davranışlarının ve karakterinin bir parçası olan cinsellik, bu boyutuyla ilişkileri de etkilemektedir. Yapılacak en iyi şey ise, sekse biraz kafa yormak ve yaşanılan ilişkilerde cinselliğin kalitesini arttırmak için yöntemler aramaktır.
 
3-CİNSELLİKTE “BİRİMİZ HEPİMİZ İÇİNDİR” KURALINI UNUTUN
Cinsellikte “Önce O” diye bir kavram yoktur. Düşüncelerin ve tavırların “Önce ben” olarak değiştirilmesinde bir sakınca yoktur. Hatta biraz bencil olmakta da yarar var. Çünkü taraflar anın ve hazzın tadını çıkarmak için ne kadar kendine konsantre olursa, ortaya çıkacak olan haz o kadar artar. Yani temel prensip, “Herkes kendi hazzından sorumludur” olmalı. Kadınlara nazaran erkekler bu durumu daha çabuk onaylarlar. Kadın ise pasif bir rol üstlenmeye meyillidir. Ancak bunun sonu mutlaka hayal kırıklığı ile bitecektir. Çünkü kadının bu pasif rolü boyunca gösterdiği suskunluk yüzünden erkeklerin partnerini mutlu edip edemediğine dair kafasında soru işaretleri oluşur. Ortada soru işaretlerinin gezdiği her olgu huzursuzluk kaynağıdır. Yapılacak en iyi tutum ise “Onu mutlu edebiliyor muyum?” sorusunu akıllardan çıkarmak, cinsel ilişkiyi incelemek, analiz etmek yerine hazza konsantre olarak yaşamaktır.
 
4-PARTNERİNİZLE YALNIZ KALMA ANLARINI KOLLAYIN
Çiftler birbirlerine yeterince vakit ayıramamaktan, birlikte yalnız kalamamaktan şikayet ederler. Bu nedenle de cinsel yaşamlarında sorunlar belirir. Günlük hayatın stresi, iş, çocuklar, aile üyeleri, arkadaş ilişkileri derken çiftler birbirlerini ihmal edebilirler. İlişki süresi uzadıkça cinsellik de yapılacaklar listesinin gerilerine düşer. Şu bir gerçek ki, bir çift yatak odası dışında günün birkaç saatinde dahi yalnız kalamıyorsa, cinsellikten mucize beklemeleri de boşuna olacaktır. Tehlike çanları çalmadan, çiftlerin birbirlerine vakit ayırmaları, durumu kurtarmak için değil, adeta imkanlar yaratarak bunu yapmaları zorunludur.
 
5-YATAK ODANIZIN SINIRLARINI YIKIN
Cinsellik, bir alışkanlık olmayı hak etmez. Doğası gereği duygularla ve heyecanla beslenmesi gereken değişiklik isteyen cinsellik, haftanın belli günlerinde yapılması gereken bir alışkanlık haline geldiği anda çekilmez bir hal alır. Zamanla sıkıcı olan cinsellik de sonunda çiftler için sorun yumağı haline gelir. Bu halden kurtulmak için, haftanın her günü hep aynı saatte ve aynı yerde cinsellik yaşamaktan vazgeçilmeli. Ayrıca cinsellik denince akla artık bir tek yatak odası gelmemeli. Evliler için evden farklı bir yere, örneğin bir otele gitmek iyi bir fikir olabilir. Sevişmeye hep aynı partnerin başlaması gibi tavırlar da cinselliğe sıkıcılık katabilir. İşin özünde şu var ki tekrar, sonunda monotonluğu doğurur. Cinselliğine canlılık getirmek isteyenler için vazgeçilmez olan, önce tekrardan vazgeçmektir.
 
6-FANTEZİ KURUN, KURDURUN
Fantezi, her iki kişinin de kabul ediyor olması halinde cinselliği renklendirmenin en güzel yöntemlerinden biridir. Bu teknik cinsel terapi süreçlerinde de kullanılır. Zihindeki fantezi çalışmaları ile çiftlerin hayal gücünü kullanmaları sağlanır. Unutmayın, fanteziler hayallerle sınırlıdır. Cinsellik de sınırsız bir hayal gücü ile beslenir.
 
7-KAVGALI SEVİŞMEYİN
Kavga halindeki erkek ve kadın birbirlerine bedenlerini sunmak zorunda hissederek, duygularını düşüncelerini, korkularını ve beklentilerini ifade etmeyi engellerler. Oysa çatışmaları sonlandırmanın çaresi cinsellik değildir. Çiftler önce duygularını, beklentilerini ve hayal kırıklıklarını birbirleri ile paylaşmalı. Taleplerini dile getirerek ve karşılıklı konuşarak çatışma sebeplerini anlamalı ve gerçek çözüm yollarını keşfetmelidirler. Zaten cinsellik bu sürecin sonundan kendiliğinden gelecektir. Seks, barışmak için yapılan bir görevden ziyade, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır.
 
8-SİHİRLİ FORMÜLLERLE DEĞİL AKLINIZLA SEVİŞİN
Kişiler, partnerinde ve kendilerine cinsel hazzı arttıracak bir sihirli formül olduğuna inanırlar. Bunlar da bir nevi tabudur. Seksin dinamiğinde mekanik yollarla yapılan uyarmanın çabuk ve yüksek hazzı beraberinde getireceğine yönelik inanış doğruyu yansıtmaz. Böylelikle önemli olan bir unsur da göz ardı edilir. Bu da kişinin, partnerinin bedeninden çok zihnine hitap etmesi gerektiğidir. Bilinenin aksine vücudun haz merkezi cinsel organ değil beyindir. Beyin, koku, ses, dokunuş veya erotik bir cümle ile aldığı küçük duyumları tahrik unsuru olarak bedene iletir. Cinselliğin kimyası da bu şekilde başlar ve işler.
 
9-DUYGULARINIZI SAKLAMAYIN, PAYLAŞIN
İlişkilerdeki temel sorunların başında iletişimsizlik gelir. Bu durum elbette cinselliği de etkiler. Kadın ya da erkek genelde ayıp, günah ve yasak üçgeni içinde, ne istediğini, ne hissettiğini açıkça söylemekten çekinir. Cinsel ilişki esnasında konuşmamak gibi meşhur bir cinsel mit vardır. Oysa duyguları konuşmak, ilişki anında duyulan hazzı kelimelerle paylaşmak her zaman erotik bir olgudur.
 
10-SEVİŞMEK İÇİN KEYFİNİZİ BEKLEMEYİN
eks görev olarak da başlıyorsa bir zararı yoktur. Yapılan araştırmalar, görev olsun diye cinsel ilişkiye başlayan çiftlerin çoğunun, bu aktiviteyi büyük zevk alarak noktalayabildiğini ortaya koyuyor. Öyleyse cinsel aktivite, görev olarak başlayıp zevkle bittiği sürece amacına ulaşmış demektir. İlerde yaşanması muhtemel cinsel işlev bozukluklarının önüne geçmek için cinsel isteği beklemeye gerek yoktur. İstenmese de seks yapılabilir. Seks yapmak ille de penis-vajina birlikteliği ile sınırlı değildir. Bazen sevişmek, okşamak, öpüşmek, erotik masaj yapmak, birlikte banyo yapmak veya sarılarak uyumaya çalışmak da seks yapmaktır.

GÜZEL SEVİŞMENİN SIRLARI

Sevişirken ruhunuz ve bedeninizle orada olun ve sadece o ana odaklanın! Çoğu zaman hem kadın hem erkek cinsel ilişki sırasında tam olarak ilişkiye konsantre olamaz ve bu da bazı cinsel sorunları beraberinde getirebilir. Bu nedenle yatağa girerken tüm düşünceleri yatak odasının dışında bırakmak gerekir. Biz buna “yatağa çıplak girmek” diyoruz.
YATAĞA ÇIPLAK GİRMEK GEREKİYOR…
“Yatağa çıplak girmek” denildiğinde akla soyunmak geliyor. Ancak burada kastettiğimiz yatağa kıyafetlerimizi çıkartarak girmek anlamında değil, olumsuz düşüncelerimizi yatak odasının dışında bırakarak girmektir. Cinsel ilişki kadın ve erkeğin paylaştığı özel bir andır ve zaten çok da uzun sürmez. Önemli olan ne kadar sürerse sürsün cinselliği tam anlamıyla yaşamak, yapılan eyleme konsantre olmak ve ruhun ve bedeninle orada olmaktır.

O ANA ODAKLANIN…
Cinsel ilişki sırasında o ana odaklanmak çok önemlidir. Çünkü cinsellik sadece bedensel bir eylem değildir, birbirini seven ve arzulayan iki kişi arasında yaşanan çok özel bir eylemdir ve cinsellikte kişinin psikolojisi, o anki ruh hali, cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olup olmadığı, kişinin kendini ve bedenini sevmesi, partnerine karşı olan duyguları, partnerin ilişkideki tavrı da rol oynar. Bütün bunları düşünerek yatağa giden bir kişi cinsellikten tat alamayacaktır. Bu nedenle cinselliği yaşayacağınız zaman sadece olumlu şeyler düşün, beyninizi kapatın ve sadece partnerinizle geçireceğiniz güzel anlara odaklanın. Tıpkı banyoya elbiselerimizi çıkartarak girdiğimiz gibi, sevişmek üzere yatağa da olumsuz düşüncelerimizden arınarak girilmelidir. Nasıl ki elbiselerle duş alındığında vücudumuz temizlenmezse, rahatlamazsa ve sadece ıslanırsak, yatağa da olumsuz düşüncelerle girdiğimizde dokunmanın ve sevişmenin verdiği hazza odaklanamaz, sadece penis vajina birlikteliğini içeren becerme ve becerilme şeklinde cinsel birliktelik yaşarız. Bu da cinsel sorunların oluşmasına ve devam etmesine yola açar.

BEYNİ KAPATMAK GEREKİYOR…
Cinsel sorunların altında olumsuz duygu ve düşüncelerle yatağa gitmek yer alabiliyor. Cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler, cinsel ilişki sırasında beyni kapatamama, kendini dışarıdan bir seyirci gibi izleme, olaya kendini kaptıramama gibi nedenler özellikle erkeklerde serleşme sorunlarına ve erken boşalmaya, kadınlarda da orgazm olamamaya ve zamanla cinsel isteksizliğe yol açabiliyor. Kadınlar genellikle cinsel ilişki sırasında o ana odaklanmak ve haz almaya çalışmak yerine, nasıl göründükleri, nasıl koktukları, bedenlerinin yeterince temiz olup olmadığı, partnerlerinin kendilerini çekici bulup bulmadığı, vb. konuları düşünebiliyor ve bu tarz düşünceler de orgazmı engelleyebiliyor. Erkekler de cinsel ilişki sırsında zevkten çok performanslarının iyi olup olmadığına odaklanıyor ve bu da yine erkeğin sertleşme sorunu ya da erken boşalma yaşamasına neden olabiliyor.

RAHATLAYIN VE GEVŞEYİN…
Cinsel ilişki öncesinde olumsuz düşüncelerden uzak durmak kadar rahatlayıp, gevşemek de çok önemlidir. Bunun için bir takım gevşeme ve nefes egzersizleri uygulanabilir. Otohipnoz CD’leri rahatlamak ve olumlu düşünmek için faydalı olabilir. Ayrıca dikkatini partnerine yoğunlaştırmak, cinsellikten konuşmak, cinsel aktivite öncesi ortamda bazı değişiklikler yapmak, birlikte bir şeyler içmek, romantik anlar geçirmek, güzel bir yemek yemek ya da film seyretmek çiftin sevişme havasına girmesini sağlayacaktır.

KADINLAR ORGAZM OLAMAMAKTAN ŞİKAYETÇİ

Kadınların en sık yaşadıkları cinsel sorunlardan biri orgazm olamamadır. Orgazm sorunları cinsel isteksizlikten sonra kadınlarda en sık rastladığımız şikâyettir ve büyük oranda psikolojik kökenlidir. Çiftler arasında mutlu bir birlikteliğin en önemli unsurlarından biri de her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmaktır. İyi bir cinsel yaşam çiftin yakınlığını arttırır, birbirilerine karşı daha sevecen ve toleranslı olmalarını sağlar. Bu nedenle kadın ve erkeğin cinsel uyuma sahip olması çok önemlidir. Kadın ve erkek yaşadıkları cinsellikte tatmin olmayı bekler. Orgazm hem erkek için hem de kadın için önemlidir. Ancak önce belki de orgazmın ne olduğunu tartışmak gerekli. Orgazm hem bedensel hem de ruhsal bir doyum halidir. Her insan her ilişkide orgazm yaşayamaz, boşalma yaşar. Ancak orgazm daha derin bir olaydır ve ruhsal tatmini de içerir. Bu nedenle orgazm denildiğinde öncelikle neyin kastedildiğinin iyi anlaşılması gereklidir. Erkekler genellikle daha kolay orgazma ulaşırlar, ancak kadının orgazma ulaşması için başka koşulların bir araya gelmesi gerekir. Erkek daha çok görsel olarak uyarılır, kadınsa daha çok dokunsal olarak ve ruhu güzel sözlerle okşandığında uyarılır. Bu nedenle kadının orgazma ulaşmasının ilk adımı erkeğin eşinin ruhunu okşamayı bilmesidir.
Orgazm cinsellikte bir hedef olmamalıdır. Cinsel ilişkiye başlarken orgazmı hedef haline getirmek kadının orgazma ulaşmasını engeller. Orgazm hedef olmamalı, cinselliğin bütününden haz almak, partnerinin dokunuşlarından keyif almak ve anın tadını çıkarmak amaç olmalıdır. Kadın zaten kendini ilişkinin akışına bıraktığında ve andan keyif aldığında orgazm da sonunda zaten gelecektir. Orgazm olamama şikâyetini özellikle kadınlardan çok daha fazla duyarız. Bu durumun nedeni olabilecek birçok faktör var. Öncelikle kadının orgazmdan beklentisi nedir, çünkü çoğu zaman kadınlarımız cinsel bilgi ve tecrübe eksikliğinden dolayı orgazmı yaşayıp yaşamadıklarının farkında bile olmuyorlar. Bazen yaşıyorlar ve onun orgazm olduğunu bilmiyorlar. Yine kadınların cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri, cinsel ilişkiye ilişkin korku ve kaygıları, eşle ilgili düşünceler, kendi bedenleri ile ilgili olumsuz düşünceleri de orgazm olmalarını engelleyebiliyor.
 
Kadınlar klitoris yoluyla orgazma ulaşabilir. Kadının orgazma ulaşması için klitorisinin uyarılması gerekir, bunu cinsel birleşme sırasında kendisi yapabileceği gibi partneri de yapabilir. Ayrıca eşinden sevildiğine, beğenildiğine dair güzel sözler duymak, uzun bir ön sevişme yapılması da gereklidir. Kadın rahat ve gevşemiş olduğunda, ön sevişmeden sonra klitoris de uyarılırsa orgazma ulaşmamak için bir neden yoktur. Ancak eşler arasında iletişim ve güven sorunu varsa ya da kadının orgazma ulaşmasını engelleyecek daha derin psikolojik bir sorun varsa cinsel terapi görmeleri faydalı olacaktır.

BOŞALMA VE ORGAZMI KOLAYLAŞTIRMANIN YOLLARI

Cinsel yanıt döngüsü olarak bilinen istek, uyarılma ve orgazm evrelerini sağlıklı bir şekilde yaşayabilmek için nefes kontrolü, orgazm egzersizleri, açık iletişim, ön sevişme, düzenli spor ve beslenme şekli oldukça önem arz etmektedir.

NEFES KONTROLÜ NEFSİN KONTROLÜNÜ SAĞLAR!
Orgazma yardımcı olacak nefes kontrolü her ne kadar zor olsa da, aşağıda belirtilen şekilde yapıldığında bir süre sonra bu deneyim kendiliğinden keşfedilebilir. Çünkü nefes kontrolü nefsin kontrolünü sağlar. Özellikle partnerlerinden önce boşalamayan veya orgazm olamayan kadınlar aşağıdaki önerileri uygulamalıdır:
—İlişki sırasında sırt üstü yatarak bacaklarını partnerinin omuzlarına ya da omuz hizasına kaldırmalı ve ellerini karınlarına koyarak derin derin nefes almalıdır. Nefes kontrolü orgazmı kolaylaştıran en etkili yöntemdir.
—Nefes alırken özellikle diyaframın kullanımına (karını şişirerek nefes alma yöntemi) özen gösterilmelidir.
—Cinsel ilişki sırasında garantili bir orgazm yaşamak için aktif olmak şarttır. Bunu da en iyi kadın kalçasını öne iterek yani hareket ettirerek yapabilir. Bu da onun kontrolü elinde tutması ve kasılmasını ayarlayabilmesi anlamına gelmektedir.

AŞK KASLARI KADININ KONTROLÜNDE VE EMRİNDE OLMALIDIR!
Vajinada bulunan aşk kasları adını verdiğimiz pelvik taban kasları orgazma ulaşmanın garantisidir. Bu nedenle, aşk kasları kadının kontrolünde ve emrinde olmalıdır. Aşk kasları cinsel birleşme dışında da aktif olarak kullanmak gerekir. Bunu yapabilmek için;
—tuvalete gidildiğinde, iş yerinde ya da otururken pelvik taban kasları aynı idrar yaparmış gibi gevşetilmeli ve ardından idrar tutarmış gibi kasılmalıdır,
—tuvalete gidildiğinde idrar yaparken bir anda kesip, sonra devam ettirmek pelvik taban kaslarını çalıştırmaya yetecektir.

ÖNSEVİŞME SÜRESİ BİRLŞEME SÜRESİNİ BELİRLER…
Çiftin cinsel haz seviyesinin artması ve doyurucu bir orgazm yaşayabilmesi için ön sevişme oldukça önemlidir. Yeterli bir önsevişme sonrası; en az önsevişme kadar uzun ve kesintisiz bir penetrasyon yani penis-vajina birlikteliği olabilir ve doyurucu bir orgazm yaşanabilir. Yani önsevişme süresi birleşme süresini belirler.

DÜZENLİ EGZERSİZ YAPMAK ORGAZMI KOLAYLAŞTIRIYOR…
Spor yapmanın sağlık açısından ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu bilinen bir gerçek olduğu gibi cinsel isteği artırdığı ve cinsel yaşam süresini uzattığı da unutulmamalıdır. Yani düzenli egzersiz yapmak orgazmı kolaylaştırıyor. Spor yapmanın cinsel yaşamdaki etkileri aşağıdaki gibidir:
—Cinsel isteği artırır. Çünkü kan akışının hızlanmasıyla cinsel organlara giden kan basıncı artar.
—Cinsel birleşme süresini uzatır. Çünkü spor yorgunluk hissini engelleyeceğinden, erkek vajina içerisinde daha uzun süre kalabilir.
—Erken boşalma ve sertleşme kaybını önler. Çünkü vücudun oksijen seviyesi artacağından çiftin cinsel hazzı da artar.
—Penisin sertleşme kalitesi artar ve erkeğin boşalma süresi uzar. Çünkü aşk kaslarının çalışmasıyla o bölgeye giden kan akışı artar.

BESLENMENİZE DİKKAT EDİN!
Sağlık ve yaşam açısından ilk olarak dikkat edilecek husus olan beslenme, insanın yaşam döngüsünün göstergesi olan cinsel istek yani libido için son derece önemlidir. Cinsel gücü artırmak için protein ve aminoasit tüketimine dikkat edilmelidir. Bunları aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:
—İktidarsızlık ve kısırlığı önlemek için susam, bezelye, yerfıstığı, jelâtin, yürek ve yumurtada bulunan “arginin”,
—Cinsel yoğunlaşmayı engelleyen yorgunluk hissini önlemek için süt, yerfıstığı, balık, et, peynir, yumurta, bezelye, soya fasulyesi, buğday özü ve yeşil sebzelerde bulunan lösin”, arpa, beyin, yürek, süt, karaciğer, istiridye, nohut, bezelye, pirinç, soya fasulyesi, buğday özü ve buğday ununda bulunan B1 vitamini ve yoğurt, istiridye, yeşil sebze, mantar, buğday özünde bulunan “B2 vitamini”,
—Kadınlarda vajina kaslarının esnekliği ile hareketliliğinin oluşumunu, erkeklerde ise cinsel etkinliği artırmak için yumurta, sardalye, pirinç, peynir, ayçiçeği çekirdeğinde bulunan “methionin”,
—Cinsel yoğunluğu artırmak ve cinsel isek uyandırmak için yeşillik ve susamda bulunan “triptofan” ve balıklarda bulunan “B12 vitamini”,
—Sperm hareketliliğini artırmak ve adrenalin salgısını yükseltmek için susam, yulaf, yumurta, peynir ve karaciğerde bulunan “fenilalanin”,
—Her iki cinste kas zayıflığı ve salgı bozukluğun önlemek, kadınlarda hamilelik dönemindeki cinsel isteği artırmak için buğday özü, soya fasulyesi, pamuk tohumu, keten ve bunları yağlarında bulunan “E vitamini”,
—Erkeklerde testosteron artımı ve meni üretimi için süt ürünleri, deniz ürünleri, turp, enginar, kivi, avokado, böğürtlen, muz, karaciğer ve marulda bulunan “çinko” ve
—Erkekte kısırlığı, kadın da ise orgazm bozukluklarını önlemek için yeşil sebze, sarı renkli meyveler, dana ve tavuk ciğerinde bulunan “A vitamini” alınmasında fayda var.

AÇIKÇA TALEP EDİN!
Her suçlamanın, eleştirinin ve olumsuz değerlendirmenin ardında gizli bir temenni yatar. Bu temenniyi kişinin keşfedip partnerinden talep etmesi gerekli. “Sen beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun!” diyen kişinin gizli temennisi aslında “Beni sev, benimle ilgilen!” şeklindedir. Ancak bunu söylemek yerine suçlamak belki daha kolay geliyor. Çünkü çoğu çift daha önce bu temennileri ifade etmiş ve reddedilmiş oluyor veya reddedilmekten çok korkuyor, herkesin kendisini sevmesi ve ilgilenmesi gerektiğine inanıyor. Bu yüzden bilinçdışlarında istemden bir “korku çemberi” oluşturuyorlar. Oysa kişi korku çemberini kırarak karşısındakini suçlamayı bir kenara bırakmalı ve bu temennisini koşulsuzca ve karşılık beklemeden partnerine açık açık ifade etmeli. Bunu istemeli ve net bir dille talep etmeli. Eğer talep karşılık görürse ve partneri ona istediğini verirse, bunu bir armağan gibi kabul etmeli ve teşekkür etmeli. Ama partneri bu talebi yerine getirmiyorsa da kişi bu durumu asla şahsileştirmemeli. Kimliğine, kişiliğine bir hakaret gibi görmemeli ve ne olursa olsun partnerinin bir seçimi olarak buna olgunca saygı göstermelidir. Çünkü birisinde görülen her olumsuzluk, negatiflik, eleştiri veya suçlama, aslında tüm bunları yapan kişide de vardır. Kişi kendinde olmayanı başkasında görmez. Kendisinin yapmadığını bir başkasına suçlama olarak söylemez. Yani bu tür kavgalarda söylenen suçlamaların hepsi aslında bizim kendi kusurlarımızı görmemiz için bilinçdışımızın bize sunmuş olduğu bir formüldür. Biz birine “Çok dağınıksın” dediğimizde aslında bu ifade, onu kullanan kişinin de bir şekilde hayatında dağınık olduğu bir yerin olduğunu gösterir. Kadınlar genelde bu sözü eşlerine çok söylerler. Böyle olunca aslında kadın kendi dağınıklığını görmek yerine kocasında kendi kusurunu görmüştür. Tıpkı Mevlana’nın sözündeki gibi, "Karşındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü.” Kişi içindeki kabul edemediği ya da aşamadığı bazı kusurları başkalarında çok kolay fark eder. Yani Mevlana, "karşınızdakini suçlamak ve değiştirmektense işe önce kendinizden başlayın ve kendinizi düzeltin." diyor. Önce insanlar kendindeki kusur ve hataları görmeye çalışmalıdır. Kişinin kendisi de aynı kusuru işlerken başkasını o kusurdan men etmesi çok faydalı olmayacaktır. Zaten kendisindeki kusurları görmekle uğraşan bir insan, başkasında kusur aramaya fırsat bulamayacaktır. Böylece kişi kendi kusurunu keşfedip, kendini değiştirdiğinde, ilişkisi ve sonra partneri de bundan olumlu etkilenecek ve her şey değişecektir. Yani kişinin içindeki çözümleme, mutlaka karşı tarafta da aynı etkiyi gösterecektir. Kendi kusurlarını görmek, kendini ayıplamak, o ayıbın merhemi ve ilâcıdır. Çünkü gözler, partnerlerdeki kusuru görmek için değil, güzellikleri ortaya çıkarmak için vardır, görülen güzellikler, aslında kişinin kendi gönül güzelliğinin yansımasıdır. Değişim herkesi korkutur, çünkü kimlik ve kişiliğin değişimin zor olduğunu herkes bilir, bizim burada değiştirmeyi önerdiğimiz davranışlardır. Davranışlar iradeyle uyumlu bir şekilde değiştirildiğinde, düşünce ve duygularda zamanla bu değişen yeni davranışlarla uyumlu hale gelecektir.

BOŞALMA, ORGAZM VE CİNSEL DOYUM

Boşalma ve orgazm tıptaki son gelişmelere rağmen halen bilinmezliklerle dolu bir terimdir. 1966 yılında Masters ve Johnson’un, hem erkek hem de kadın gönüllü bireyler üzerinde yaptıkları çalışmaları ve günümüze kadar gelen diğer çalışmaları takip edersek, boşalma ve orgazm olgularının tarif edilmesinin zor olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü boşalma, orgazm ve cinsel doyum kavramları genellikle birbirine karıştırılmakta ve çok yanlış bir şekilde aynı anlamda kullanılmaktadır.
ORGAZM OLMAK VE BOŞALMAK AYNI ŞEY DEĞİLDİR!
Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz.
 
BOŞALMA…
Boşalma daha çok fiziksel rahatlama olarak tarif edilir. Her cinsel ilişkide bu duyguyu, her erkeğin ve her kadının yaşamasını doğal bir duygu olarak görmek gerekir. Bu duyguyu, bir insanın çok susadığı zaman kana kana içtiği sudan aldığı tat gibi ya da çok sıkışan bir kişinin, ihtiyacını giderdiği zaman yaşadığı duygudaki rahatlama gibi tarif etmek mümkündür. Boşalma esnasında beden bir an gerilir ve arkasından rahatlama hissedilir. Cinsel ilişkilerin sonlarına doğru yaşanan ve 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren fiziksel ve bedensel rahatlamaya “cinsel boşalma” denir. Boşalma olmadığında insanlar yattıkları yerden sıkıntı ile kalkarlar. Bu durum hem iç dünyalarında hem de partner ilişkilerinde sıkıntılara neden olabilir.
 
ORGAZM…
Orgazm; boşalmayı öğrenmiş, ilişkisinde belli bir kalite, uyum ve ahenk yaşamış çiftlerin, ayda yılda bir kez yaşadıkları bedensel rahatlamaya, ruhsal rahatlamanın da eklenmesi ile geçici bir süre, kadınlarda genellikle 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren ama farklı bir bilinç hali gibi oluşan, kontrol kaybı duygusu gibi çok daha farklı, yoğun bir rahatlama olarak açıklanabilir. Burada orgazmı, hem bedenin hem de ruhun rahatlaması olarak tarif etmek mümkündür. Orgazmı, boşalmayı öğrenmiş ve ilişkide belli bir kaliteyi yakalamış, çok arzu ve istekli olan, her iki tarafında gününde olduğu ilişkilerde yaşanan bir armağan ya da hediye gibi görmek gerekir.
 
CİNSEL DOYUM…
Cinsel doyum, kişinin boşalmasından sonra yataktan doyduğunu hissederek kalkması, yani yeniden bir aktive yapmak için bir ihtiyaç duymaması olarak açıklamak mümkündür. Bu duruma kişinin cinsel doyumu deriz. Kişi orgazm olduğunda da yine bu doyumu hissedebilir. Ancak bazı kadınlar seks yaparken boşalırlar ama yine de kendilerini seks konusunda istekli, aç hissederler. Bu kadınlar sürekli istemek gibi bir dürtüsellik içindedirler. Bu durumu cinsel doyum bozuklukları olarak tarif etmek mümkündür.
 
BOŞALMA, ORGAZM VE CİNSEL DOYUM AYNI ŞEY DEĞİL…
Her kadın her cinsel birliktelikte boşalabilmelidir ancak her birliktelikte orgazm olmak zorunluluğu yoktur. Orgazm ayda bir kere olursa yeterli görülmelidir ve orgazm hedef haline getirilmemelidir. Çünkü iyi sevişme, eşlerin, istekle başlayarak karşılıklı haz alabilmelerine dayanır. Bununla birlikte orgazm yaşanır ya da yaşanmaz. Orgazmın yaşanmaması o ilişkiden haz alınmadığı, tatmin olunmadığı anlamına gelmez. Çift ilişkinin başından itibaren orgazmın yaşanıp yaşanmayacağına odaklanırsa, bu durum alınan hazzın sürdürülememesine dolayısıyla orgazmın ulaşılamaz hale gelmesine neden olabilir. Bu nedenle boşalma, orgazm ve cinsel doyum kavramlarını birbirinin aynı olarak değerlendirmemek gerekir. Cinsel terapistler ilk başlarda DSM-IV kriterlerine göre ya da klasik anlayışa göre baktıklarında, boşalma ile orgazmı aynı olarak görüyorlardı ancak sonra ikisinin aynı şey olmadığı ortaya çıktı. Kadınlar da erkekler gibi erken boşalabilirler ancak yaşanan boşalma, orgazm olmadaki gibi güçlü bir duyguyu onlara vermeyebilir. Bundan dolayı hem kadınlarda hem de erkeklerde boşalma ve orgazm olma olayını ayrı ayrı ele almakta fayda vardır.
 
4 U KURALI…
Boşalma ve orgazm oluşumu için en önemli faktörler “UYGUN PARTNER, UYGUN MEKÂN, UYGUN ZAMAN VE UYGUN UYARILAR” olmak üzere 4 U KURALI, hazır olma ve hassas bölgelerin uyarılmasıdır. Bunlar da, önce dokunsal sonra görsel ve işitsel uyaranlar sonucu meydana gelir.
 
AYNI ANDA BOŞALMAK ŞART DEĞİL…
Boşalma uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren fizyolojik ve psikolojik durumdur. Kadının ve erkeğin cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı nedeniyle çiftler boşalacakları anı tam olarak belirleyemezler. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi birçok nedenle de çiftler aynı anda boşalamazlar. Birlikte boşalmak, iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir. Aynı anda boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, kadın ve erkeğin yaşayacağı cinsel yaşamda beklenti düzeyini artırmakta ve o an yaşayacakları hazları kaçırmalarına neden olmaktadır.
 
KLİTORAL VE VAJİNAL BOŞALMA…
Boşalmanın bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında iki başlıkta ele alındığı görülmektedir. Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklindedir. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalmadır ve daha kısa sürede gerçekleşir. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketi sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana gelir. Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynıdır. Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark vardır. Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatır.
 
KLİTORAL BOŞALMA DAHA KOLAY GERÇEKLEŞİYOR…
Klitoral boşalma aynen mastürbasyon yapmak gibi kendi kendine yaşanılan bir durumdur. Kadınlar eliyle, oral seksle ya da eşlerinin yardımıyla klitoral boşalma yaşayabilirler. Cinsel ilişki esnasında karı-koca birlikte klitoris uyarımı yaparak vajinal ilişki sırasında da direk klitoral boşalma sağlayabilir. Bu kavramlar konusunda çiftlerin kafalarının bir hayli karmaşık olduğu görülür. Bilgilendirilmeyen kadın, kendinde bazı duyguların eksik olduğu hissine kapılabilir. Bu konularda bilgilendirme yapılarak bunun doğal bir süreç olduğu anlatıldığında, başlangıç noktasında bazı semptomların (hastalık belirtileri) giderildiği ve normalleştirildiği görülebilir. Bütün sağlıklı kadınlar boşalma yeteneğine sahiptir. Yani kadınların içinde böyle bir yetenek vardır ama bazı sebeplerden dolayı bu durum sekteye uğratılabilir. Genel olarak bakıldığında bazı kadınların boşalma ile ilgili sıkıntılar yaşadığı görülür. Bu durumla ilgili yapılan bilimsel araştırma ve anket çalışmaları farklı farklı rakamlarla ifade edilir ama bu konular subjektif konular olduğundan anket çalışmaları da pek sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Yapılan araştırmalar, kadınların %29’unun hiç boşalma yaşayamadığını bize göstermektedir. Bir başka anket çalışmasında kadınların %70’inin cinsel birleşme sırasında boşalma yaşayamadığını, kadınların sadece %20’sinin vajinal boşalmayı tecrübe ettiğini görülmektedir. Anlaşılacağı gibi vajinal boşalma çok daha zor, klitoral boşalma ise daha kolaymış gibi bir tablo ile karşımıza çıkmaktadır. Bu rakamların ve istatistiklerin bu şekilde ortaya çıkmasının iki tane önemli sebebi vardır: Kadın cinselliği konusunda yanlış anlaşılmalar ve önyargılar… Yani hem kadınlar hem erkekler, hem de toplum cinsel konularla ile ilgili bazı ön yargılara ve yanlış anlamalara sahiptir. Bu durumun cinsel sorunlara yol açtığı bilinmektedir.
 
CİNSELLİĞİN DÖRT EVRESİ…
Masters ve Johnson’un yaptıkları çalışmalar sonucu, kadının cinsel uyarılmaya başlaması ve boşalmayla sonuçlanması 4 evreye ayrılır: Uyarılma evresi, plato evresi, boşalma veya orgazm evresi ve çözülme evresi… Kadının cinsellik arzusuyla başlayan uyarılma evresi, cinsel gerginliğin ve erotik duyguların yoğunlaştığı plato evresi ile devam eder. Plato evresi, cinsel ilişkinin en aktif dönemlerinden biridir. Bu evrenin devamında cinsellik dışa vurulur ve boşalma veya orgazm evresine ulaşılır. Diğer bir değişle, daha önceki iki evrede artan gerginlik bu evrede yerini rahatlamaya bırakır. Çözülme evresinde ise artık tüm gerginlik kaybolmuştur. Kadın, boşalma ve orgazm esnasında salgılanan endorfinin etkisiyle kendini çok iyi hisseder. Bu döngü erkeklerde de aynıdır. Cinsel ilişkiyi başlatan ve boşalmayı hızlandıran ilk evrenin yani uyarılma evresinin olmaması kadınlarda boşalma sorunlarına neden olmaktadır. Bu da demek oluyor ki, ilk evrede oluşması gereken cinsel uyaranlar beyni sürekli ve yoğun bir şekilde uyarmıyor bu nedenle de, vücut bu uyaranlara eş zamanlı yanıt veremiyor. Sonuç olarak kadın ya hiç boşalamıyor, ya çok geç boşalıyor ya da yeterli uyarıya rağmen boşalma veya orgazm evresine çok güç ulaşıyor.
 
BOŞALAMAMANIN KADINDA YARATTIĞI SORUNLAR NELERDİR?
Boşalma sorunları kadınlarda anksiyeteye ve bunun sonucunda oluşabilecek depresyona, kendine güvensizliğe ve kişinin kendisine olan saygısını yitirmesine yol açabilmektedir. Aslında kadınların çoğu uyarılmakta fakat odaklanmayı sürdürememektedir. Boşalamayan veya orgazm olamayan kadın beyninde bunu takıntıya dönüştürmekte, boşalma bozukluklarına neden olmaktadır. Bu durum normal bir cinsel yaşamı olan kadınların herhangi bir döneminde de gelişebilmektedir.
 
HERKES KENDİ BOŞALMASINDAN SORUMLUDUR…
Erkeklerin kadın erojen bölgelerini bilmemeleri ve uygun uyarıları yeterince gerçekleştirmemelerinden dolayı da, kadınlar boşalma sorunları yaşayabilmektedir. Fakat her ne olursa olsun boşalma sorunları kadınların yarattığı yani kadın kaynaklı bir sorundur. Çünkü erkek erken boşalsa da, sertleşme sorunu yaşasa da, yeterince kadını uyaramasa da her kadın kendi klitorisini uyararak, sürtünerek, vakti geldiğinde kasılarak ve erkeğin tüm bedenini penis gibi kullanarak kendi boşalmasını gerçekleştirebilir. Yani kadın her şeyi erkekten beklemek yerine kendi boşalmasının sorumluluğu almayı kabullenmeli ve öğrenmelidir. Yani kadın klitorisini keşfetmeyi ve ardından onu kullanmayı öğrenmek zorundadır. Erkek nasıl ki penisini sürterek boşalıyorsa, kadın da klitorisini sürterek boşalır. Bunu yapabilmeyi öğrenmek için de kadınlar önce mastürbasyon yapmalıdır.
 
MASTÜRBASYONLA KEŞİF ŞART…
Mastürbasyon yaptıkça kadın klitorisini hassaslaştırmayı öğrenir ve onu sürterek boşalmayı keşfeder. Mastürbasyon ile öğrendiği becerileri partneriyle olan sevişmelerine ve birlikteliklerine aktarmayı becerebilirse de kadın zamanla cinsel ilişkilerinde boşalmayı başarabilir. Kadının boşalmasında erkeğin penisinin boyunun veya vajinada kalma süresinin uzun olmasının gerçekte bir önemi yoktur. Eğer kadın klitoristen zevk almayı başaramamışsa, boşalmanın sorumluluğunu almamışsa cinsel ilişkide boşalmayı öğrenemez. Demek ki çoğu zaman erkeğin erken boşalması, kadının cinsel ilişkide boşalmasının önünde bir engel değildir. Kadınlar klitorislerini kullanmayı öğrendiklerinde hem cinsel ilişkilerinde hem de karşılıklı mastürbasyonla boşalmayı başarabilirler. Mastürbasyonla klitorisini hassaslaştıran kadın cinsel ilişkilerinde boşalmayı da daha kolay öğrenebilir. Ayrıca erken boşalmayla erkeğin penisi inse bile, erkek işaret ve orta parmağını birleştirip penis gibi kullanabilir, vajina deliğini uyarabilir ve bu sırada başparmağı ile de klitorise dokunarak kadının boşalmasını sağlayabilir. Bu boşalma fizyolojik olarak penis-vajina birlikteliğindeki boşalmaya eşdeğerdir.